Duyu bütünleme
DUYU BÜTÜNLEME NEDİR?
Çevremizle (sosyal ve fiziksel) olan etkileşimimizde vücudumuzu etkili bir biçimde kullanabilmemizi sağlamak için, vücudumuz ve çevremizden gelen duyuları organize eden nörolojik bir işlemdir.
Beyin bu işlemi günlük yaşam aktivitelerinde kullanır.
Duyusal İşlevsellik
İnsanlar duyuları aracılığıyla vücutlarından ve çevrelerinden uyarı alırlar ve bu uyarı alma süreci her an ve hiç durmaksızın devam eder. Uyaranların duyu organları tarafından alınıp beyne iletilmesi ‘duyu süreci’dir. Bu bilgilerin merkezi sinir sistemimiz tarafından organize edilip,anlamlı hale getirilmesi ise ‘algı’ sürecidir. Örneğin bir tat almak duyum iken, bu tadın ekşi,tatlı,tuzlu,acı vb olduğunu anlamak, algıdır. Davranışlarımız tipik olarak amaca yöneliktir ve bu davranışları ortaya koyabilmek için iç ve dış uyaranlara ihtiyacımız vardır. Uyaran gereksinimlerimiz ne kadar doğru karşılanıyor ise çevreye o kadar uyum sağlarız. Bu nedenle duyusal sistemimiz günlük yaşam becerilerimiz,duygularımız,öğrenmemiz,davranışlarımız için temel niteliğindedir.
Merkezi sinir sistemimiz uyaranları algıya dönüştürürken çok önemli iki sistem kullanılır. Bunlardan ilki hangi uyaranı algıya dönüştüreceğimiz bilgisidir ve biz bu bilgi sayesinde gerekli uyaranı seçip kullanırız. İkinci sistem ise gereksiz olan uyaranları ihmal edebilme becerimizdir. Gün içerisinde hiç durmaksızın uyaran bombardımanına maruz kalırız. İşte bizler bu uyarı bombardımanında tüm uyaranları algıya dönüştürmeyiz ve işimize yarayan uyaranları algıya dönüştürürüz. Merkezi sinir sistemimizin gereksiz uyaranları ihmal etme yeteneğine duyu modülasyonu denir.
Modülasyonda zorlanma yaşayan çocuklarımızda; duyusal hassasiyetler,odaklanma ve dikkati sürdürme zorlukları çok sık görülür.Modülasyon da zorlanma yaşayan çocuklarımızın yaşadığı bir diğer sıkınıtı; etraflarından ve vücutlarından aldıkları uyaranları ideal bir biçimde filtre edemediklerinde ortaya çıkar.Merkezi sinir sistemi uyaran analizini doğru bir biçimde yapamadığı zaman, stabil olmayan bir uyarılma seviyesi ile karşılaşırız.Bu durum da ya ortama uygun olmayan fazla yüksek bir hareket seviyesine ya da tam tersi düşük bir hareket seviyesine neden olur.Bu alandaki amaçlarımız,stabil bir hareketlilik seviyesi bağlamak,hedefe odaklanma süresini artırmak,hedefe odaklanırken gereksiz uyaranları bastırabilme ve bilgilerimizi kullanabilme yeteneği geliştirmektedir.
Teorinin Prensipleri:
1. Duyu-motor gelişim öğrenme için önemlidir,
2. Bireyin çevre ile etkileşimi beyin gelişimini şekillendirir,
3. Sinir sisteminin değişme kapasitesi vardır (plastisite),
4. Anlamlı duyu-motor aktivite, plastisitenin önemli bir yol göstericisidir.
Terapideki amacımız anlamlı duyusal-motor aktivite ile çocuğun beyin gelişimini şekillendirmektir
Normal Duyusal Sistemimiz 7 bölümden oluşmaktadır;
Proprioception- Bu duyuya vücut farkındalık ve/veya derin duyu deriz. Günlük yaşam aktivitelerinde çok önemlidir. Proprioception bir kişinin kendi vücudunu algılaması anlamına gelir.Ayakta durmak,yürümek ve eşya kaldırmak gibi hareketler vücudun her bölümüyle ve kas hareketleriyle ilgili bilgi gerektirir.Bu bilgi eklem ve kaslardaki algılayıcılar tarafından sağlanır.Bu bilgi yeteri takdirde sağlanmadığı takdirde, vücut bu bilgiyi/uyarana dönüştürebilmek için girişimlerde bulunur.Sürekli hareket halinde olur,kendini daha iyi hissedebilmek için sürekli girişimlerde bulunur.Kısacası sürekli vücuduyla uğraşır.Sürekli vücuduyla uğraşan çocuklar diğer sistemleri efektif kullanmakta zorluk çekerler ve bu durumda günlük etkinlikleri olumsuz etkiler.
Vestibular sistem- Hareketlerimizi ayarlayan sistemdir.Denge,duruş ve hareket duyumuz’dur.Vestibular sistem reseptörleri iç kulakta yerleşmiştir.Bu sisteme ait reseptörler hem hareket hem de aktiviteye karşı cevap oluşturur.
Vestibular sistem denge,göz hareketleri,duruş,kas tonusu,hareketlerimizİn kontolü ve dikkati etkileyen bir sistemdir.
Ayrıca vücudumuzun mekana ve yerçekimine karşı pozisyonu belirleyen sistemdir.Vücudumuzun alan-boşluk içerisinde nerede olduğu hakkında bilgi verir.
Taktil Sistem- Dokunma sistemi, vücudumuzda ki farklı duyusal reseptörler aracılığıyla dokunma duyumuzdur.Dokunsal sistem aracılığıyla ,rahim ortamından çıktığımız andan itibaren dünyayla ilgili ilk bilgiyi almamızı sağlar. Sosyal ve duygusal gelişimimize katkıda bulunur.
Tat Duyusu: Dildeki kimyasal alıcılar tarafından işlenir. Tatlı, ekşi, acı ve tuzlu gibi farklı tatları algılamamız sağlar.
Koku Duyusu: Burundaki kimyasal alıcıların işlemesiyle meydana gelir.
Görme Duyusu: Gözün retina kısmında bulunur ve ışık ile aktif hale gelir.
İşitme Duyusu: Havadaki ses dalgalarının, dış kulak yolu ile toplanır ve iç kulaktaki reseptörlerin uyarılması sonucu çevremizdeki sesleri algılar ve beyin sapında anlamlandırılır.
Duyu Bütünleme Bozukluğu'nun belirtileri hangi duyu sistemlerinin etkilendiğine bağlı olarak değişir. Bazı çocuklar belirli yiyecek dokusundan kaçınır ve saç yıkama, diş fırçalama veya yüz yıkama gibi tipik temel bakım faaliyetlerine direnirler. Bazıları, yüksek gürültü ve kalabalıktan dolayı aşırı bir korku sergilerken, bazı küçük çocuklar da dokunmaya son derece duyarlıdır ve oyun ekipmanları oynamaktan korkmaktadırlar. Bütün bu konular bir çocuğun akranlarıyla etkileşim kurma yeteneğini etkiler ve sonuçta sosyal ve oyun becerileri ile ilgili sorunlara neden olabilir.
Çocuğunuzda Duyu Bütünleme Bozukluğundan şüpheleniyorsanız, sorunun yaşam kalitesini etkileyip etkilemediğini dikkatlice düşünün. Eğer öyleyse tedavi düşünülmelidir.
Tedavi neden gereklidir? Çocuklar geliştikçe, günlük duyusal deneyim önemlidir. Tam bir değerlendirme ile, terapist belirli sorunların nerede olduğunu belirleyecek ve her bir çocuk için en uygun duyusal girdiyi belirleyecektir. Terapi sırasında, çocuklar daha uygun bir şekilde çevreyi keşfetmek ve etkileşim kurmak için gereken becerileri kazanacaklardır. Terapist, duyusal sistemlerin her birisine kontrollü girdi sağlamayı ve çocuğa uygun tepki verme yollarını bilir. Terapistin terapinin yanı sıra, her gün gerçekleştirilecek aileye bir ev programı sunması da yaygındır. Terapiye erken yaşlarda başlamak en iyisidir; zira küçük çocuklar DBB tedavisine daha iyi yanıt verir; bununla birlikte, bu daha büyük çocukların tedaviden fayda sağlamayacağı anlamına asla gelmez. Bu sadece tedavinin daha sık ve daha uzun süre olması gerektiği anlamına gelir.